Öle öle, öldüre öldüre nereye varacağız? Bir karış toprak
mı kazandık veya kazanacağız? Her gün ölü, her gün şehit, her gün kaza, her gün
acı haber. Hep ağlayacak ve ağlatacak mıyız? Evet, hem ağlıyoruz, hem
ağlatıyoruz. Aynı vatanın çocukları birbirini tüketiyor. Aynı dine inanan, aynı
kültüre sahip olan insanlar ve aileler, birbirine kinleşiyor, birbirinden
uzaklaşıyor. “Yine şu kadar şehit var, şu kadar terörist etkisiz hale
getirildi, Çukurca’da baskın, Gaziantep’te patlama, Hakkari’de hain tuzak, Şırnak’ta
bombalı saldırı, Diyarbakır’da pusuya düşürüldük” gibi haberler otuz senedir
gazetelerimizde manşet. Nice ciğerler yandı, nice ocaklar söndü, dağlara o zor
kandığımız paralarımızı saçtık, oluk oluk gözyaşı döktük. Yetti gayri.
Bayrağımıza
sarılmış şehitlerimiz gelince musallaya koşuyoruz, meydanları dolduruyoruz,
tekbirler getiriyoruz, sloganlar atıyoruz, “hainlere, maşalara ölüm” diye
bağırıyoruz. Ama değişen olmuyor, hayırsız çocuklar saldırmaya, askerimiz
ölmeye ve öldürmeye devam ediyor. Ne devlet, ne millet, ne aydınlar, ne
siyasiler çözüm üretiyor, daha doğrusu üretemiyor. Hâlâ siyasi hesaplar
yapılıyor, hâlâ terör üzerinden oy devşiriliyor, terör üzerinden hükümet
vuruluyor, iktidara gelme hesabı yapılıyor.
Beyler, ölen
de öldürülen de bizim çocuklarımız. Ölen şehidin ağlayanı varsa öldürülen
teröristin de ağlayanı var. Ana- baba olmak kolay değil. Terörist de olsa kimse
çocuğunun öldürülmesine razı olmaz.
Dağda yok etmekten ziyade bu çocukları dağdan indirmenin yollarını da arayalım.
Bu çocukları ailelerine kavuşturalım. Öldürdükçe kartopu gibi artıyor, azıyor
terör.
Beyler, büyük
devlet olmak kolay değil. Ölmek ve öldürmekle büyük devlet olunamaz. Olsaydı
zalim Esed olurdu. İnsan haklarını,
demokratik hakları, fıtri hakları sonuna kadar veren, af yolunu tercih eden,
halkının tamamını kucaklayan, dosta güven, düşmanına korku verendir büyük
devlet. Sömüren, asimile eden, ezen, yok eden devletler büyük olmuştur ama
çabuk çömüştür. Zulüm payidar olmaz” demiş atalar.
Düzenli ordu
dağdaki çapulcuyla baş edemez. Dağdaki çapulcuyu, eşkıyayı sadece askere havale
edemeyiz. Sosyal -kültürel açılımlarla, şefkatli yaklaşımlarla o çapulcuların
babalarını- annelerini de görmeliyiz, yeni çıkacakları önlemeliyiz.
Evet,
sokağımızda, mahallemizde hayırsız çocuklar var, her gün kapımızı taşlıyorlar,
camımızı kırıyorlar, eşyamızı çalıyor, çocuğumuzu dövüyorlar, terör
estiriyorlar, gece uyutmuyorlar, gündüz rahat vermiyorlar. Bu hayırsız
evlatları bir türlü ikna edemiyoruz, haklarından gelemiyoruz. Bazen birini tutup kulağını çekiyoruz ama ertesi
gün taş atmaya devam ediyor, dışarıdan kışkırtanların dediğini yapıyor. Tek
çare, ailelerini görmek, bunları çağırıp iş ve aş sahibi yapmak. Neden ve niçin
böyle yaptıklarını sormak ve sorunlarına çözüm üretmek. Bizim bugüne kadar
yaptığımız, bu çocuklara şiddetle yaklaştık, silahlısına da silahsızına da
silah sıktık, etkisiz hale getirdik. Ertesi gün öldürdüğümüz çocuğun kardeşi
sokağa çıktı, camlarımızı indirmeye devam etti. Üstelik aileler ağladı.
Gencecik fidanları kaybettik.
Soruyoruz, ne
zamana kadar kınalı kuzularımız ölmeye devam edecek? Askerlerimize güle güle
git, sağ salim ailene dön diyebileceğiz. Ne zaman Hakkâri’nin, Şırnak’ın,
Diyarbakır’ın dağlarında elimizi kolumuzu sallayarak koyun- kuzu
otlatabileceğiz, silah sesleri duymayacağız? Ne zaman siyasiler korumasız
olarak Diyarbakır ve Hakkâri caddelerinde halkının arasında selam vererek
dolaşabilecek, halkın kahvehanesinde çay içebilecek? Ne zaman Kürt ve Türk
çocuğu kola kola iki kardeş olarak bu devleti büyütmeye, zenginleştirmeye,
güçlendirmeye çalışacak? Asırlarca yaşadığımız kardeşliğimizi bozanları ne
zaman göreceğiz? Bizi biz yapan değerleri, ortak paydaları ne zaman
keşfedeceğiz?
Çok şükür,
bunca ölüye rağmen Anadolu içlerinde kardeşçe yaşamaya devam ediyoruz. Terör
örgütü sempatizanı yüzde üçleri aşamadı. Hâlâ birlikte yaşama isteğimiz galip.
Kürdün Türk’ten başka dostu olmadığının bilincinde insanlar.
Siyasiler oy
hesabı yaptıklarından dolayı çözüm üretemiyorlar. Anayasamıza “Türk de, Kürt de
bu devletin eşit haklara sahip vatandaşlarıdır; herkes anadilini okuma,
öğrenme, kullanma hakkına sahiptir” diyemedik.
Evet, PKK’nın
çekirdek kadrosu, maşa kısmı kolay dağılmaz. Çünkü dış güçler var arksında.
Türkiye’nin büyümesini, gelişmesini, etrafında sevilmesini istemeyen koca bir
dünya var. Gaileli, netameli, sorunlu ve kıymetli bir coğrafyada yaşıyoruz.
Düşmanlarımız hep olacak. Dün ASALA idi, bugün PKK. Yarın başka bir isim
altında devletimizin altını oyanlar, başımızı ağrıtanlar hep bulunacak..
Beyler,
terörle, trafik kazalarıyla, bitiyoruz, tükeniyoruz. Gencecik fidanlarımızı bir
hiç uğruna yok ediyoruz, kurban veriyoruz. Bir genç kolay yetişmez. Ölmeden ve
öldürmeden kazanmanın yolunu arayalım. İnsanlıktan nasipsiz güruha insanlık
dersi verelim, doğu bölgelerimizde büyük bir eğitim seferberliği başlatalım.
Devleti sevdirici, milleti kaynaştırıcı politikaları hayata geçirelim. Bizim
örneğimiz Saddamlar ve Esatlar olamaz. Tarihimizdeki Ömerleri, Fatihleri örnek
almalıyız.
Yanlış
anlaşılmasın, elinde silah ve bomba olana gülle yaklaşamayız. Güvenlikçi
tedbirler, silahlı önlemler devam etmeli, korkudan anlayanı korkutmalı, kangren
olmuş azayı kesip atmalı, ama sağlam kalmış bünyenin de hastalanmasını önlemek
için yeni tedbirler almalı, yasalar çıkarmalı, demokratik bir anayasa yazmalı,
büyük devlete yakışan politikalar üretmeli.
[ Arşivle! ]
[ Yazdır! ]
[ Postala! ]
|