Mahalli idare seçimlerine
doğru yaklaşıyoruz. Partileri aday belirleme telaşı sardı. Her parti halkın
önüne en ideal adayla çıkmak istiyor. Parti yönetimleri biliyor ki, bizim
insanımız mahalli seçimlerde oy verirken ağırlıkta partiyi öne alır ama belediye
başkan adayının kimliğine ve kişiliğine de bakar. Onun için adaylarda
tanınmışlık, mutevazılık, vizyon ve tecrübe aranacak. İki ay (Kasım-Aralık)
içinde, yılsonuna kadar kesin adaylar belli olacak ve birinci aydan itibaren
seçim ziyaretleri başlayacak. Adaylar mahalle, mahalle, sokak sokak,
gezecekler, kapımızı çalacaklar, projelerini anlatacaklar, dertlerimizi
dinleyecekler, oyumuzu isteyecekler. Bugüne kadar her önümüze konan sandıkta
hep vefamızı gösterdik, bize hizmet edenleri ödüllendirdik, hizmet etmeyenleri
de cezalandırdık.
Bu milletin tokadını
yiyen bir daha iflah olmadı, olmaz. Bu millet 1950'de yirmi yedi yıldır
iktidarda olan CHP'ye bir tokat vurdu, hâlâ o tokadın acısını CHP yanağında
hissediyor, hâlâ CHP o eski baskıcı, halka tepeden bakan, inançlara saygısız
parti olarak bilinir. CHP'nin tek parti döneminden sonraki yöneticileri de bu
algıyı değiştirmedi, böyle bir gayretin içinde olmadı, CHP'ler hep geçmişine
sahip çıktı, özeleştiride bulunamadı CHP elitleri. Bu algının bundan böyle
değişeceğinin emareleri de görünmüyor.
Evet, CHP, bütün
enerjisini üç büyük şehri almak için harcayacak. Çünkü üç büyük şehri almak,
yıllardır iktidar nimetlerinden mahrum kalan seçmenlerine büyük bir
moral-motivasyon olacak, ümit verecek ve hükumet partisini mecalsiz bırakacak.
Dolayısıyla sağdan da oy alabilecek adayları tercih edecek. İktidar partisi Ak
Parti de aynı taktiği izleyecek, kucaklayıcı adayları öne çıkaracak. Sanıyoruz
bu belediye seçimlerinde sağdan sola, soldan sağa savrulmalar yaşanacak,
partiler birbirinden aday çalma yarışına girecekler. Bu halk da kimliğini,
kişiliğini başkanlık uğruna satanlara iyi gözle bakmaz, bakmayacak.
Peygamberimiz (sav),
"Müslüman bir delikten iki defa ısırılmaz” buyurur. Atalar, "Dirgeni
yiyen sıpa, bir daha varır mı sapa” derler. Bu millet geçmişte CHP den çok
çekti, bugün de hiç inandırıcı bulmuyor. Bu milletin kız çocuklarına başörtüyü
çok gören, bunun için yıllarca Anayasa Mahkemesinin eşiğini aşındıran, irtica
geliyor diye yaygaralar koparan, askeri sürekli darbeye çağıran, cumhuriyet
mitingleriyle koca koca rektörleri ve allı-şanlı yargıçları sokaklara döken CHP
değil mi?
Bu milletin yüzde 65-70'i
bugüne kadar hep sağ siyasetçilere oyunu verdi. 1950'den bu tarafa bir dönem
Ecevit dışında CHP hiçbir zaman %40 oy almamıştır. Hele son yıllarda yüzde
otuzu hiç geçmemiştir. Bu millet kolay kolay sevdiği siyasetçiyi terk etmez,
sevdiği partisinden vazgeçmez. 2002 yılında AK Partiyi tek başına iktidara
getirmişse, DYP ve MHP gibi eski partileri Meclis dışı bırakmışsa, sevdiği
siyasetçileri cezalandırmışsa, kabahat bu milletin değil, yine
siyasetçilerindir. Dünyada krizin olmadığı yıllarda ülkeyi krize götürdüler.
Bunun sebebi de CHP olmuştur. CHP ile ortaklık kuran sağ partileri bu millet
cezalandırmıştır. Tıpkı 1974-75'te Ecevit'le koalisyon kuran Milli Selamet
Partisini cezalandırdığı gibi.
Çok şükür, bir fincan
kahvenin kırk yıl hatırını bilenlerdeniz; sevdiğimiz siyasetçilerin küçük
hatalarını görüp iyiliklerini unutanlardan, vefasızlardan, bindiği dalı
kesenlerden, yediği tekneye tükürenlerden değiliz. Rehberimizi kargalardan
seçmedik, güzel koku satanlarla gezdik, güzel kokular sindi üzerimize.
Evet, on altı yıllık
iktidar partisi bu millete çok şey kazandırmıştır. Doksan beş yıldır
görmediğimiz hizmetlere bu dönemde şahit olduk. Çevre ülkelerdeki krizlere,
savaşlara, içimizdeki hainlerin ve terör örgütlerinin zulümlerine, darbe
teşebbüslerine rağmen dimdik ayakta durduk, huzuru ve sükuneti sağladık.
Eğitimde, sağlıkta Avrupa standartlarını yakaladık. Hızlı ve hızlandırılmış
trenlerle ve yirmi üç bin kilometreyi bulan duble yollarla, yeni hava
limanlarıyla ulaşımda ileri ülkelerin seviyesine ulaştık. Her iki kişiden
birinin evinin ününde arabası oldu. Seksen vilayet, yüzlerce ilçe doğalgaza
kavuştu. Şehirlerin her sokağında süper marketler, avm'ler boy gösterdi. Ülke
nüfusu kadar cep telefonu abonesi, onun yarısı kadar internet abonesi oldu.
Okullarda öğrencilerin eline karşılıksız kitaplar ve tabletler verildi.
Engelli, yaşlı ve diğer dezavantajlı kesimlerin yaşam standartları yükseldi,
maaşları arttı ve bakım ücretleriyle desteklendi. Günlük dört doların altında
geliri olan "çok yoksul” dediğimiz kesimin oranı yüzde birlere düştü.
Hakkaniyetle
değerlendirebilirsek, Ak Parti iktidarlarının hatalarından çok sevabı olmuştur.
Büyüklerimizin dediği gibi, hatasız kul olmaz, hatasız hükümet arayan
hükümetsiz kalır. Elbette bu millet daha güzel hizmetlere layık. Daha güzel
hizmet verebilecek bir hükümet veya ilk seçimde iktidara gelebilecek başka bir
parti şu aşamada ufukta görünmüyor. Geçmişte iktidara gelen bugünkü muhalefet
partileri hizmetleriyle değil, ülkeye verdikleri hezimetleriyle, krizleriyle
anılıyor, biliniyor.
Geçmişte yaşadığımız
krizler, karşılaştığımız anlamsız yasaklar, tartışmalar, cumhurbaşkanı
seçimlerinde yapılan pazarlıklar, Başbakan-Cumhurbaşkanı çekişmeleri hiç
aklımızdan çıkmaz, çıkmayacak. 2002'de iktidara taşıdığımız Ak Parti, ilk günkü
şevkinden hiçbir şey kaybetmedi. Tüccarından emeklisine kadar, asgari
ücretlisinden yeşil kartlısına kadar her kesim bu iktidardan fayda gördü, daha
da görecek. Son günlerde iktidar partisinin sanayiciye, yatırımcıya ve çiftçiye
yönelik teşvikleri, hibeleri, faizsiz ve düşük faizli kredileri ilgili
kesimleri ziyadesiyle memnun etti. Umuyoruz ve bekliyoruz, bu millet nankör olmadı,
olmayacak, yediği tekneye tükürmeyecek, vefasını gösterecek, AK Partiye bugüne
kadar verdiği desteği AK Parti belediyelerine de verecek. Bu millet biliyor ki,
bu ülkede iktidar partisinin belediyeleri daha çok hizmet üretmiş, merkezi
idareyle daha uyumlu çalışarak daha çok yatırım yapmış, yatırım çekmiş ve
kaynak bulmuştur.
[ Arşivle! ]
[ Yazdır! ]
[ Postala! ]
|